Dolar 27,4504
Euro 28,8557
Altın 1.617,82
BİST 8.486,96
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 24°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
24°C
Az Bulutlu
Sal 22°C
Çar 23°C
Per 23°C
Cum 23°C

Yüksek Mühendis ALİ CAN Beyefendi ile Pendik Sulzer Motor Fabrikası’nın Kuruluşunu Konuştuk.

30 Aralık 2016 18:02

Oğuz Çetinoğlu: Sizinle efendim, Pendik Sulzer Motor Fabrikası’nın hikâyesini konuşmak istiyorum. Kabul buyurduğunuz için teşekkür ederim. Türkiye’mizde gemi sanayinin kuruluşu hikâyesini en iyi bilenlerdensiniz. Lütfeder misiniz?

Can: Dünyada ve Türkiye’de gemilerin sevklerinde, insanlık tarihi boyunca ahşap teknelerde kullanılan kürek ve yelken yerine, makine kullanımı 1800’lü yıllarda başladı. Lokomotiflerde kullanılan buhar makinesi ve buhar kazanı, 1807 yılında Amerikalı mühendis Fulton tarafından ahşap bir tekneye monte edilmiş ve gemilerde makineli sevk sistemi başlamış.

Amerika’dan 30 yıl sonra 1837 yılında Haliç Tersanesi’nde, ‘Eser-i Hayır’ adı verilen 40 metre boyundaki bir ahşap tekneye İngiltere’den ithal edilen 100 HP gücündeki bir buhar makinesi ve buhar kazanı konuldu. Böylece o târihe kadar % 100 yerli olarak ahşap tekne inşa eden Türkiye, gemi inşaatında dışa bağımlılık başlamıştır.

1874 yılında yine Haliç Tersanesi’nde, dışarıdan çelik saç ve profil ithal edilerek inşa edilen İzmit isimli 54 metre boyundaki ilk çelik tekneye, daha önce ithal edilen 200 HP gücündeki bir buhar makinesi bire-bir kopya edilerek tekneye monte edilmiştir.

Bu kopya makine, Türkiye’de imal edilen ilk buhar makinesidir. Dünyadan tam 67 yıl sonra…

Çetinoğlu: Çok uzun süreli bir gecikme. Fakat buhar makinesinin yerli malzeme ile ve kendi insanlarımız tarafından üretilmesi de mühim bir hâdise olsa gerek…

Can: Sonraki gecikme çok daha uzun: 1874 yılındaki kopya makinesinden tam 80 yıl sonra 1954 yılında ikinci makine yapıldı.

Çetinoğlu: Nasıl oldu?

Can: 1952 yılında Denizcilik Bankası kurulmuştu. İdareciler, Gemi Sanayi’mizi canlandırmak için bir hamle yapmaya karar vermişler. Hurdaya ayrılan bir geminin eski makinesi sökülerek 1953-1954 yıllarında, resim hanedeki bütün makine ressamları, yüzlerce makine parçasının resimlerini çizdiler. Bu parçalardan birinin resmini de 17 yaşında stajyer bir teknik ressam olarak çizmek şerefi bana kısmet oldu. Çizilen resimlere göre döküm parçalar dökümhanede döküldü; diğer parçalar makine atölyesinde imal edildi. İmalat bitince yeni makine, makine atölyesinde birleştirildi, inşaatı biten gemiye takıldı.

Çetinoğlu: Çok heyecan verici… Sonra efendim?

Can: Seri imalata geçilememesi, yurt dışına bağımlı kalmamız ve bu sebeple geri kalmış olmamız hazin ve haysiyet kırıcı bir durumdu. Ve bu durum bizleri çok üzüyordu.

Duyduğumuz üzüntüyü, Denizcilik Bankası’nı ve tersaneleri idare eden ağabeylerimiz de duymuş olmalılar ki. Haliç Tersaneleri’nde inşa edilecek araba vapurlarında kullanılmak üzere başlangıçta montaj da olsa motor imalatına başlamak istemişler. İsviçre’nin Sulzer firması ile anlaşmaya varılmış olmasına rağmen, bu ilk teşebbüs, zamanın yönetim kuruluna kabul ettirilemeyince, maalesef teşebbüsten öteye gidememiş.

1963 yılında ikinci teşebbüste bulunuldu ise de üretime geçilememiş. Ben 1977 yılında Denizcilik Bankası’nda Tersanelerden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu üyesi olarak çalışmaya başladığım zaman ilk işim, bu projeyi yeniden ele almak oldu.

Çetinoğlu: Şerefli bir başarı daha sizi beklemiş olmalı…

Can: İlk olarak, Sulzer’in mümessili Cihat İren Bey’i ziyaret ettim. Gecikmenin sebebini öğrendikten sonra, şansımızı denemek maksadıyla birlikte İsviçre’ye gittik. Sulzer yetkilileri, Dünya Bankası ortak olursa bu işe gireriz dediler. Bunun üzerine Genel Müdür Nezih Neyzi Bey’le Dünya Bankası yetkilileriyle görüşmek üzere Amerika’ya gittik. Dünya Bankası, birkaç ay sonra bir uzmanını İstanbul’a gönderdi.

Çetinoğlu: Neticeye iyice yaklaştınız…

Can: Uzman, toplantının yapıldığı odanın duvarındaki resimlerden, genel müdürlerin sık sık değiştiğini ve Nezih Bey’in de görevden alındığını öğrenince rahatsız oldu. Bu durumu bir olumsuzluk olarak merkeze rapor edilmiş olmalı ki, Dünya Bankası’ndan ses seda çıkmadı.

Çetinoğlu: Büyük şanssızlık…

Can: Şanssızlığın oluşturduğu ümitsizlik içerisinde kıvranıyordum. Onaylamam için önüme getirilen dosyada, Camialtı Tersanesi’nde inşa edilen 5500 DWT’luk 8 adet yük gemisine konulacak 24 adet dizel jeneratör ihalesini, Polonya’da Sulzer lisansı ile dizel motoru üreten Cgielski-Sulzer Motor Fabrikası’nın kazandığını gördüm. Randevu alarak Polonya’ya gittim. İhaleyi kazandıkları için tebrik ettiğimi ancak karar değiştirerek bahis konusu 24 motoru satın almak yerine, tersanemizde imal edebileceğimiz parçalar dışındaki bölümlerini kendilerinden almak istediğimizi söyledim. İhaleye komple motor satmak için girdiklerini, kısmî satışı kabul edemeyeceklerini belirttiler. İhaleyi iptal edeceğimizi söyleyince girişilen müzakerelerden sonra birlikte Sulzer Firmasına gidip durumu anlattık. Firma yetkilileri, imalat yapacağımız tesisleri gördükten sonra karar vereceklerini söylediler. İki ay sonra gelen mühendisler, tesislerimizi incelediler ve: ‘Siz burada motor parçası değil, motor bile yapabilirsiniz’ deyip müspet rapor verdiler.

Çetinoğlu: Muhteşem…

Can: Polonya’dan bize imalata nezaret edecek mühendis, bizden Polonya’ya eğitim için eleman gönderildi. Mukavelenin imzasından sonra derhal imalata geçtik. Başlangıçta % 38, işin sonlarına doğru da % 60’ın üzerinde yerli malzeme kullanarak üretimi tamamladık.

Polonyalı mühendisler, elde ettiğimiz başarı üzerine; ‘Bizim 10 yılda ulaştığımız seviyeye siz bir-iki senede ulaştınız’ diyerek takdirlerini ifade ettiler.

24 adet jeneratör dizelinin imâlatında gösterdiğimiz başarı, Polonyalılar gibi ana firma SULZER yetkilileri tarafından da takdirle karşılandı.

Teşvik edici bu gelişmeler üzerine SULZER’den doğrudan lisans alıp her tip ve güçte dizel motor imalatına girmek isteğimizi, SULZER firmasına ilettik. Firma isteğimizi prensip olarak kabul etti. 13 Temmuz 1981 tarihinde lisans anlaşması imzaladık.

Çetinoğlu: Tebrikler…

Can: Lisans anlaşmasını; Yönetim Kurulumuza, Ulaştırma Bakanlığı’na, Sanayi Bakanlığı’na ve Maliye Bakanlığı’na tasdik ettirmek için bir sürü formalite ile uzun süre uğraştıktan sonra yürürlüğe koyduk. Hemen ardından büyük güçteki motorları imal edeceğimiz fabrika inşaatına giriştik ve tamamladık.

Çetinoğlu: Ve üretime geçtiniz…

Can: Evet. Fabrikamız Deniz Kuvvetlerine devredilinceye kadar 99 adet dizel motoru imalatını gerçekleştirdik.

Çetinoğlu: Sizin döneminizde imal edilen 99 adet motor yerli gemilerde mi kullanıldı?

Can: İmal ettiğimiz 99 adet motorun 96 adedi yerli gemilerde kullanıldı. 3 adedi de Pendik Tersanesi’nde Polonya için inşa edilen 3 adet 26.300 dwt tonluk kuru yük gemilerine ana makine olarak monte edildiler. Bu motorlar,7378 BHP.gücünde büyük motorlardı.

Çetinoğlu: Fevkalede. İmal ettiğiniz 99 adet motorun herhangi birinde bir problem çıktı mı, şikâyet geldi mi?

Can: Hiçbir problem çıkmadı, şikâyet gelmedi. 20-30 senedir Omega marka saat gibi çalışıyor.

Çetinoğlu: Ürettiğiniz motorların maliyet fiyatı ile ithal edilecek motorların fiyatını kabataslak mukayese etmek mümkün mü?

Can: İlk motorların imalatı, takdir edersiniz ki prototip mahiyetteydi. Bu motorların imalatına, henüz fabrika inşaatına başlamadan Pendik Tersanesi’nin bir atölyesi içinde başladık. Dolayısı ile bunlara bir amortisman yükü koymadık. Sonraki motorlara Motor Fabrikamızın inşaatı ile ilgili amortisman giderleri ilâve edildi.

Motorlarımız, o tarihteki Avrupa ve Japonya rayiç fiyatlarla başlangıçta başa baş, sonra da daha düşük seviyelerde oldu.

Fiyatlarımız makul bulunduğu için; imal ettiğimiz 2 adet morumuzu yurt içinde bir armatörümüze, 9 adedi de Pendik Tersanesi’nde yurt dışı için inşa edilen kuru yük gemilerine ana makine ve jeneratör dizeli olarak monte edildi. Böylelikle, yurt dışına toplam 9 adet motor ihraç edilmiş oldu.

Çetinoğlu: Anlattıklarınızdan, sizin kadar ben de heyecanlandım, duygulandım.

Şimdi efendim, tesisin Deniz Kuvvetlerine devredilmesinin ve sonrasındaki gelişmelerin hikâyesine geçmeden önce Pendik SULZER Motor Fabrikası ile alakalı olmak üzere duygularınızı da ihtiva edecek şekilde genel bir değerlendirme lütfeder misiniz?

Can: %38 civarındaki yerli katkı ile ‘A’ tipi motorun ilk çalışmasında çıkardığı gök gürültüsünü andıran sesini duyunca çok sevinmiş, bütün arkadaşlar gözyaşları içinde birbirimize sarılmıştık.

Motorumuzun ilk çalışma sesini duyduğum anı hatırlayınca her zaman içime bir sevinç dolar, mutlu olurum.

Bu güzelim fabrikamızın kapatıldığını hatırlayınca da inanamaz, kâbus gördüğümü zannedip içim kararır, büyük bir üzüntüye kapılırım.

Ne yazık ki bu bir kâbus değil gerçekti ve büyük emek ve para harcanarak meydana getirilen, Türk Gemi İnşa Sanayi’miz için inkılâp niteliğindeki bu çok başarılı fabrika kapatılmıştı…

Varlığı ile bizi gururlandıran bu fabrika hiç kapatılır mı? Böyle bir hata yapılabilir mi? Maalesef böyle tarihi hatalar, geçmişte Osmanlı’da da mükerreren yapılmıştır.

Şimdi de Türkiye’de yapılıyor maalesef. Çünkü burası Türkiye…

Burada ne insan kıymeti bilinir, ne de tarihi tesislerin…