Dolar 27,1418
Euro 28,9323
Altın 1.681,16
BİST 8.039,18
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 29°C
Açık
Tekirdağ
29°C
Açık
Cts 29°C
Paz 27°C
Pts 26°C
Sal 25°C

TÜRKİYE KAMU-SEN’İN ONURLU DURUŞUNUN 20. YILI

TÜRKİYE KAMU-SEN’İN  ONURLU DURUŞUNUN 20. YILI
06 Temmuz 2012 17:57

TÜRKİYE KAMU-SEN’İN  ONURLU DURUŞUNUN 20. YILI

Bundan tam 20 yıl önce Ankara’da bir avuç Türkiye sevdalısı devlet memuru; “ilk çoban ateşlerini” yaktılar. Onlar her şeyi göze almışlardı. Onlar daha fazla beklemenin beyhude zaman kaybı olacağını biliyorlardı. Onlar bir daha geri dönüp dönmeyeceklerini bilmedikleri, daha doğru bir ifade ile karanlık içinde aydınlık bir hedefe yürümeye karar vermişlerdi. Başlarına geleceklerden korkmadan hani şairin dediği gibi: “sonunda ne rütbe var, ne de mal”  diyerek; külfete, eziyete ve hatta yokluğa talip olmuşlardı.

Daha ihtilalin tozu dumanı ortadan kalkmamıştı. Çile ve işkence, birilerinin iki dudağı arasında idi. Ama korkmadılar. İnandıkları gaye uğruna her şeylerini feda etmeyi göze aldılar. Gün oldu aç kaldılar. Gün oldu sürgüne gönderildiler ve defalarca tehdit edildiler. Hak mücadelelerinde, çekilen çileyi ve eziyeti kutsal bildiler. Yollarına yılmadan devam ettiler. Bir fidan diktiler, güzel ülkemize; emekle, sevgiyle, alın teriyle ve gözyaşı ile besleyip, büyüttüler. Onlar önden gidenlerdi. Kimseye güvenmeden ve kimseden çekinmeden… Onlar biliyor ve inanıyorlardı: “Cenab-ı Hakk’ın doğruların yanında olduğuna ve onun rızası için yola çıkanların” asla yolda kalmayacaklarına…

Önce mahkemelerle tanıştılar. “Siz kim oluyorsunuz, kime güveniyorsunuz da, sendika kuruyorsunuz. Ekmeğinizden ve geleceğinizden olmak mı istiyorsunuz?” dediler. Yollarından  geri döndürmek istediler. Ancak, onlar her şeyi göze almışlardı. Yargılandılar. Yargıda haklarını savundular ve yolları üzerindeki engelleri aşa aşa devam ettiler. Eğer onlar o gün korksalardı, endişeye kapılsalardı, kutlu yürüyüşlerinden vazgeçselerdi; belki de bugün Türk memuru hala muhatap alınmayacak ve ülkeyi yönetenler tarafından yok sayılmaya devam edilecekti.

Hareketin sembolü ay yıldız içinde Türkiye haritası üzerinde çınar ağacı olarak belirlenmişti. Bunun derin bir anlamı vardı. Vazgeçilmez değerler üzerinde, çınar misali köklene köklene, dallanıp budaklana budaklana, bu değerlere sonsuza kadar sahip çıkılacaktı.  Aynı, Osmanlı İmparatorluğunu kurmadan önce Osman Gazi’nin rüyasında gördüğü çınar gibi.

Memurların sendikal hak mücadelelerinde, ilk konfederasyon kurulmuştu. Adı Türkiye Kamu-Sen’di. Amacı, hedefi, gayesi ve sevdası o kadar büyüktü ki; onu pek çokları kısa zamanda anlayamadı. O benzerlerinden farklıydı, sürekli ilkleri yapıyordu. “Bizim ilkemiz önce ülkemiz” diyordu. Türkiye sevdamız ekmek için kavgamız diyor du.Sendika literatürüne “ülke sendikacılığını” yazdırıyordu. Bu bir ilkti; yaşadığı toplumda tüm insanların hak ve hukukunu savunmak, ilkesi.. Çünkü o biliyordu. Ülke insanı mutlu olamadan mutlu olamazdı. Yüce Peygamberinin buyurduğu yol haritasıydı. Ülke insanı, sefalet içindeyken o tok yatamazdı. Çünkü “emek kutsaldı, insan mukaddesti.” İnsan; mesleği, sınıfı, rengi, şekli ne olursa olsun ayrım yapmadan sonsuza kadar savunulacak eşref-i mahluk olan tek varlıktı.

Bu kutlu hareket ilkelerini ortaya koyarken; “ çalışan, üreten, yol gösteren ve hak ettiğini mutlaka alan bir sendikal anlayış” diyerek Büyük Atatürk’ün hedef gösterdiği “Türkiye’nin muhasır medeniyetler seviyesine ulaşma” ülküsünü düstur olarak kabul ediyordu.

Ayrıca “Türk devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünden asla taviz vermeyen bir sendikal anlayışı” ortaya koyuyordu ki; bu duruş Türk milletinin birliğinden, dirliğinden ve değer yargılarından asla vazgeçilmeyeceğini ve ona gelecek tehditlere karşıda direnileceğini göstermekteydi.

Yirmi yıl boyunca onurlu ve ilkeli bir mücadele verildi. Kimseye boyun eğmeden ve ilkelerinden taviz vermeden. Dün hangi amaç ve duygu ile başlanmışsa, bugün de aynı hedefe  varmak için büyük bir heyecanla mücadele sürdürülmekte.

Engelleri aşa aşa yoluna devam eden, her geçen gün daha da güçlenen haklı davasında kimseye boyun eğmeyen, kimseye minnet etmeyen bir milli hareketti, bu. Mecrasından çıktığı temizlik ve saflıkla tüm gönüllere akan ve gönülleri pak eden bir mücadelenin adıydı bu.

Sadece ülke için yola çıkılmamıştı. Aynı zamanda, ülke dışında yaşayan mazlum kardeşlerimizin de dertleri ile dertlenen, acılarını paylaşan bir anlayışın adı idi; Türkiye Kamu-Sen.

“Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye çocukluğumuzda defalarca and içmiştik… Ve gençlik yıllarımızda, “mefkuremiz göklerde dalgalanan bir sancak Allah’ın huzurunda eğiliriz biz ancak” diye boş yere haykırmamıştık. Bugün de Kuruluşumuzun 20. yılında, aynı şevk ve heyecanla haykırmaya devam ediyoruz:

Varlığımız Türk varlığına armağan olsun…
Ne Mutlu Türkiye Kamu-Sen’liyim diyene…!
Ne mutlu Türk’üm diyene…!

Adnan GÜREL
Türk Büro-Sen Tekirdağ Şube Başkanı