ÖĞRETMENLER GÜNÜ VE ATATÜRK
24 Kasım 1928’de Millet Mekteplerinin açılışı ve Atatürk’e “Başöğretmen” ünvanı verilişinin 83 üncü yıldönümü olan 24 Kasım “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır. Bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler gününü kutlarken, Atatürk’ün Öğretmenler ve Eğitim konusunda söylediği birkaç görüş ve düşüncesini paylaşmak istiyoruz.
– Atatürk, bir akşam “Benim hakiki misyonumu, ne olarak düşünüyorsunuz? “diye bir sual açtı. Verilen cevapları beğenmedi ve “Ben öğretmenim! Hiçbiriniz söylemediniz!” dedi.
– Atatürk, bir konuşmasında “Eğitim ve öğretimin gayesi, yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha ziyade memlekette ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılapçı, müspet, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst düşünürlü, iradeli, hayatta karşılaşacağı engelleri yenmeye kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de öğretim programlarını ve sistemlerini ona göre düzenlenmelidir” demiştir.
– Çocuklarımızı artık, düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimi düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız. Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışmalıdır. Bence bunlar, çocuk eğitiminde, ana kucağından en yüksek eğitim ocaklarına kadar her yerde, her zaman üzerinde durulacak önemli noktalardır. Ancak bu suretledir ki, çocuklarımız memlekete yararlı birer vatandaş ve mükemmel bir insan olurlar.
– Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz millet adını almak yeteneğini kazanmamıştır. Ona alelade bir kütle denir; millet denmez. Bir kütle millet olabilmek için, mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır.
– Atatürk, bir yılbaşı gecesi (1933) kendisine, yeni yıl armağanı olarak Milli Eğitim Bakanı Dr.Reşit Galip tarafından üç kitap takdim edilmesi üzerine şunları söylemiştir:
“Bu anda duyduğum saadet büyüktür. Kıymetli Maarif Vekilimizin bu armağanından dolayı teşekkür ederim. Kendisinden ve diğer vekillerimizden her an böyle armağanlar beklerim. Vekil Bey’in naçiz dedikleri bu armağan hakikatte çok değerlidir.”
Satırlarımıza Atatürk’ün depremzedelere kitap gönderen kitapçıya mesajını özetleyerek son vermek istiyoruz.
Atatürk, Erzurum depremi sırasında çocukların okuması için İstanbul’dan kitap gönderen kitapçı İbrahim Hilmi Çığıraçan’a 8 Ekim 1924 tarihinde şu telgrafı göndermiştir.
“İstanbul’da Babıali Caddesinde kitapçı Bay İbrahim Hilmi’ye;
Erzurum depremi yıkımına uğrayanların çocuklarına armağan buyurduğunuz kitaplar dolayısıyla çok teşekkür ederim. Ülkenin bilim ve kültürü için bu nedenle gösterdiğiniz ilgiyi değerli buldum. Bilim ile kültür ile donanmış bir toplulukta, her türlü yıkıma, doğadan gelse bile, bir çıkar yol bulunulabileceğinin belirtisi olan bu tür bağışınız, bütün ulusça beğenilmeye yaraşır anlamdadır.”
(Yukarıdaki bilgiler Metin Özata, Atatürk, Bilim ve Üniversite, Tübitak yayını, Ocak 2007 ve Prof.Dr.Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Atatürk Araştırma Merkezi, 1999, adlı kitaplardan derlenmiştir.)
İbrahim BİRELMA